Yıl 2016… X kuşağı sessiz, Y kuşağı konuşuluyor derken Z kuşağı ile karşı karşıyayız. Hal böyle olunca iletişim tecrübelerimiz de güncellendi.
Seneler önce markanın yöneticileri ekibini organize eder ve işini koordineli olarak yürütürdü, bu da markanın imajı için yeterliydi ancak günümüzde bu tek başına yeterli değil. Artık iletişim içine lider de katılıyor ve davranış biçimiyle de ön plana çıkıyor.
Yeni nesil markaları kişiselleştiriyor, onlarla bir bağ kurmak ve hatta duygusal beklentilerine cevap bulmak istiyor. Bu çerçevede markanın liderinin iletişimde büyük bir payı var artık, bir nevi markanın dışa açılan yüzü de diyebiliriz. Liderin sözü markanın sözü, liderin itibarı markanın itibarı oluyor. Basın ilişkilerinde açık ve bilgilendirici bir tutum sergilemek, yakın temaslarda bulunmak artık günümüz liderlerinin vazgeçmemesi gereken bir tutum. Tabii bunu yaparken isteksiz ve yapay bir görüntü vermek başarılı bir iletişim sayılmaz. Önemli olan bu ilişkiyi kurarken istekli adımlar atmak ve güvenilir bir bilgi kaynağı olmak. Yine aynı şekilde sosyal medyada da samimi, saygılı ve bağ kuran bir iletişim modeli bekleniyor başarılı liderlerden. Yine lider iletişiminde olmazsa olmaz diyebileceğimiz diğer bir başlık kurumsal sosyal sorumluluk. Marka istediği kadar reklam yapsın, eğer sosyal sorumluluk iletişiminde bulunmaz ise tüketiciler ile samimi bir bağ kurması mümkün olmuyor. Ve sosyal sorumluluğun sözcüsü liderler bu konuyu ne kadar sahiplenirlerse iletişimde de o kadar güçlü oluyorlar. Son olarak, belki de en önemlisi kurum içi iletişim. Özellikle yeni nesil ile negatif tutumlarla bağ kurmaya çalışmak boşa kürek çekmek demek. Günümüz çalışanlarının ihtiyacı ilham veren, ekip ruhuna inanan ve motive eden liderler. Böylece çalışanın markaya sadakati artacak, kendisini marka elçisi olarak görecek ve kurumun itibarını doğal olarak artıracak. Unutmayalım ki itibar zor kazanılan ancak kolay kaybedilebilen bir olgu. Yoğun rekabet içinde olan markaların iletişimlerine liderleri de katmaları fark yaratan bir başlık. Lider ve iletişimcilerin iyi bir takım olarak çalıştığı, aynı dili konuştuğu kurum/kuruluşların ışığı tüm hedef kitlesine kadar yansıyabiliyor. “Cazibesi ve enerjisi yüksek” marka olmanın bir sırrı da bu uyumlu birliktelikten geçiyor.
Banu Karamuk
KİD Üyesi
Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Ağustos 2016 sayısında yayınlanmıştır.