Sürekli gelişim…

Bugün dünya hızlı bir değişim sürecinden geçiyor. Teknolojik yeniliklerle birlikte endüstriler, şirketler, insanlar değişiyor.

Bugünkü uygarlık düzeyinde sosyal ve ekonomik refahı olumlu yönde etkileyen değişim ile birlikte, hedef kitlelerin yaşam davranışları da farklılaşıyor. Bugün yüz yıllık markaların yok olması, değişime ayak uyduramamalarının bir sonucu. Artan rekabet ortamında bir marka değeri yaratmak, benzerlerinden sıyrılmanın ana koşullarından biri. Ancak marka merdiveninde üst sıralara tırmanmak ve tavsiye edilir bir marka haline gelmek markalaşmayı stratejik bir yatırım alanı olarak değerlendirmeyi gerektiriyor. Bu doğrultudaki çalışmaları da bitmeyen bir süreç olarak görmek, tutarlılığı korurken bir yandan da dönüşüme açık olmak kaçınılmaz bir gerçek. Bu sürekli gelişim süreci, kurumların marka iletişimlerini de gözden geçirmelerini zorunlu kılıyor. Şirketler için stratejik bir fonksiyonu bulunan kurumsal iletişim öncelikle tutarlı, istikrarlı bir iletişim diliyle yeni bakış açılarını kurum kültürüne entegre etmelidir. Bu değişim sürecinin içerisinde ayakta kalmak ve öncü olabilmek de her gün gelişmeyi ve öğrenmeyi gerektiriyor. Biz iletişimciler ise bu konuda öncü olmak için disiplinler arası bakış açılarına hakim olmalıyız.

Amerika’da yapılan bir araştırmada yetişkin nüfusun yüzde 40’ının haber tüketimi için başvurduğu ilk kaynağın Facebook olduğu ortaya çıktı. New York Magazin dergisinin yapmış olduğu bir araştırmaya göre de insanların yüzde 80’i bir blog içeriği okumak yerine bir markanın canlı yayın videosunu izlemeyi tercih ediyor. Yani artık 10 yıl önce öğrendiğimiz yöntemlerle farklılık yaratmak çok mümkün değil. Buradaki kritik nokta ise yeni olan şeyin trend olan demekle aynı anlama gelmediğidir. Değişime ayak uydurmuş, yeni ve farklı olanı kurum kültürüne entegre eden projeler kurum itibarına pozitif etki yapacaktır. Unutulmamalıdır ki ortaya çıkan işin kalitesini, yaratılan fark gösterir!

Teknoloji nasıl sürekli gelişiyorsa iletişim sektörü de benzer şekilde her geçen gün yenilikleri içine almaya devam ediyor. Sonuç olarak, temsil edilen kurumun gelişmesi bir yana, bireysel gelişim de aynı hızla sürdürülmelidir.

Özlem Karabilen

KİD Üyesi

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Aralık 2017 sayısında yayımlandı.