Başlıktaki soruya yanıt fütürist, girişimci Peter Diamandis’ten gelsin.
İklim, göç gibi dünyanın büyük sorunlarını ‘dünyanın en büyük fırsatları olarak’ tarif eden iş insanı şöyle diyor:“Eğer bir milyar dolar kazanmak istiyorsanız, bir milyar insana yardım edin.”
Yakın zamana kadar kar amacı güden kurumlarla, sosyal fayda üreten STK ve vakıfların arasındaki farkı açıkça tarif edebiliyorduk. Hissedarı memnun etmeyi öncelikli hedef olarak gören, kâra odaklanmış kurumlar, serbest piyasa koşullarında rekabet edebilmek için işlerinde hızla ilerleyen, Ar-Ge ve inovasyon faaliyetleri ile değer yaratan, üretim ve verimliliği ön planda tutan organizasyonlardı.
Buna karşılık, kar amacı gütmeyen STK’lar göreceli olarak daha yavaş iş çıkaran, iyiliğe odaklanmış hayır kurumları gibiydiler. İnsanları ve dünyayı önemseyen insanlarla doluydular ama verimliliğe ve rekabete dair motivasyonlarını geri planda tutarlardı.
Dünyanın artan sorunları, iklim başta olmak üzere gezegeni etkileyen çevresel tehditler ve pandemi sonrası ‘karşılıklı bağımlılık’ gerçeğinin anlaşılması, ‘kar ve iyilik’ arasında yeni dengelerin kurulmasını zorunlu kıldı.
Dünyayı iyileştirmek, sadece STK’ların işi olmaktan çıktı. Kurumlara özgü rekabet stratejileri ile iyilik ve sürdürülebilirlik dengesini kuran sosyal girişimlerin sayısı hızla artmaya başladı.
Artık müşteri de böyle istiyor!
Nielsen’in 30 bin tüketici ile yaptığı araştırmaya göre, 60 ülkedeki küresel çevrimiçi tüketicilerin yüzde 55’i olumlu sosyal ve çevresel etkiye kendini adamış şirketler tarafından sağlanan ürün ve hizmetler için daha fazla ödeme yapmaya istekli olduklarını söylüyor.
Philip Morris’in ‘sigarasız bir gelecek’ yaratma vizyonunu benimsemesi ve tütün içermeyen ürünleri geliştirmek için 7.2 milyar dolar yatırım yapmasından, BP’nin 2030’a dek fosil yakıt üretimini yüzde 40 azaltarak yenilenebilir enerji yatırımlarına milyarlarca dolarlık bütçe ayırması gibi örnekler, sosyal etkinin artık sadece bir ‘sosyal mesele’ değil hayatta kalma mücadelesi olduğunun kanıtı.
‘Paydaş kapitalizmi’ olarak da tanımlanan bu yeni ekonomide, sosyal sorunları çözmeye girişen kurumlar ve markalar karlılıktan yetenek yönetimine her alanda büyük rekabet avantajı kazanıyor.
Şule Yücebıyık
Kurumsal İletişimciler Derneği Başkanı
Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye’nin 105. sayısında yayımlanmıştır.