En gerçek KSS projesi için birlik çağrısı

Gerçek mi zorlayıcı bir rüya mı? İzlerken nefesimizi farkına varmadan tuttuğumuz ve bitiminde tuttuğumuz nefesi bir solukta boşaltıp, en baştan, tertemiz, rahatlatıcı bir nefes aldığımız o garip distopya filmlerinden birinin içindeyiz. Alıştık zannetiğimiz her an, bir zorlanma içinde buluyoruz kendimizi. Çalışma modellerimiz değişti. Rutinlerimiz, düzenlerimiz farklılaştı. Ayarlarımızı yapabilecek, normali hatırlatacak bir kerterize sanırım hepimizin ihtiyacı var. Bu içe kapanma döneminde, koşarken her gün tam yanından geçtiğimiz hayatlarımızın tam karşısında durduk. Uzun süredir göz göze bakışmadığımız hayatımızla gözlerimizi birbirimize dikdik, bakışıyoruz. Bu sefer hiç gözlerimizi kaçırmadan. Bu anlarda başka bir hayatın nasıl olabileceğini, durmanın ne demek olduğunu, belki de sorumlu olmadığımız ve bu yeni düzene ait günlük rutinlerimizi tadıyoruz. Kendimize dönerken, kendi özümüzü ve bizi çevreleyen her şeyi tek tek deneyimliyoruz.

Hani şu eski ve “normal zamanlarımızda” ajans toplantılarında dönen bir geyik cümle vardır ya:

Şimdi… Markanız bir insan olsa, nasıl olurdu?

Benim markam bir insan olsa, aynı şu an benim zorlandığım gibi zorlanırdı. O nedenle markalardan büyülü çözümler beklemek yerine, o markaların tepe yönetimlerinin de insanlardan oluştuğunu ve daha önce hiç başlarına gelmeyen bir tür krizi yönettiklerini hatırlamak iyi olabilir.

Bizlerin yönettiği bu “insan” markaların da aynı bizler gibi, yeniden “normal”ini bulmalarına ihtiyaçları var. Bu yolculukta verecekleri kararlarda birbirinden ayırmadan bütün paydaşlarını aynı merkeze koymaları gerekiyor.

“Herkes için en iyisi nedir?

Bu sürecin iyileşmesi için nasıl destek olabilirim?”

Bu iki basit soru etrafında toplanalım. Bir yandan mevcut krizlerimizi yönetirken, bir yandan da yıllarca
peşinden koştuğumuz o en özel kurumsal sosyal sorumluluk projemizi, marka liderleri olarak bir araya gelerek şekillendirelim. Toplumumuz için en fayda sağlayan işleri bulalım ve hayata geçirelim. Bu sefer farklı paydaşlarımızı “bir” yapıp, “insan” ve “geleceğimiz” için tüm markaları yöneten bizler el ele tutuşarak, akıl akıla vererek en fayda getirecek ortak değer için çalışalım. Gün, marka değeri değil, geleceğimiz için yaratacağımız ortak değer günü. Tüm bu dertler başımızdan gittiğinde kazananın ortak değerlerimiz olması temennisi ile…

Nevra Aydoğan Gürsoy
KİD Üyesi, Kordsa Kurumsal ve Marka İletişim & Sürdürülebilirlik Müdürü

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye 98. sayısında yayımlanmıştır.